IŞIĞA VE İYİLİĞE YÜRÜMEK İSTEYENLER İÇİN!...
Günümüz insanının doğayla uyumsuzluğu, maddeye tapınışı ve maddeyi daha fazla elde etmek için doğayı acımasızca katledişi nedeniyle mevsimlerde değişiklikler oluyor ve İlahi Nizam ve Kainatta da belirtilen kuraklıklara neden olacak olaylar dizileri devam ediyor.
Biz kendine ışık işçisiyim yani ışığa, sevgiye, iyiliğe yürümek istiyorum diyenlerin ise ayaklarını yere sağlam basmaları gereken günlerdeyiz.
İyiliği, doğruları, ışığı yaymak istiyorsak önce kendimizde bazı değişiklikler yapabiliriz.
• Daha sade beslenmek
• Açık havada daha fazla kalmak
• Meditasyon veya dua-tefekkür gibi uygulamaları ihmal etmemek
• Ruhsal değerleri daha ön plana almak
• Enerji bedenimizi yani manyetik alanımızı, negatif etkilerden korumak için çaba göstermek bizi daha sağlam ve güçlü kılacaktır.
İyilik ve doğruluğun meşalesini taşımaya aday insanların ümitsizliğe kapılmalarına hiç gerek yok. Bunları hepimiz biliyoruz, yıllardır söyleniyor, uyarılar geliyor ama şimdi süreç değişti, daha hızlı ve safların ayrıldığı farklı bir sürece girildi. Yani bu süreç iyinin daha iyi kötünün daha kötü olacağı bir süreç. O yüzden her olaydan etkilenip, taşıdığımız enerjiyi düşürmemiz doğru değil çünkü yaptığımız uyandırıcı, olumlu, sevgi dolu, herkesin iyiliğini isteyen, adaletin yeryüzünde tecelli etmesi için dürüst yaşayan, kul hakkını koruyan insanların yayının gücü azalıyor.
Hiç birimizin herkesle tek tek konuşacak ne zamanı ne de gücü var ama hepimizin iyi bir yayın yapma kapasitesi var. Hem de her gün, her sabah, yeniden ve yeniden…Kollektif Bilincin de yükselmesine destek olan bu yayınlar, özellikle bundan sonraki günlerde büyük bir önem taşıyor.
Vicdanların uyanışı için vazife almış insanlar var ve bize haksız gibi görünen olayların her konuda sayısı artabilir. Her biri için ayrı ayrı üzülüp, enerjiyi düşürürsek, ışık işçisi olamayız.
Şimdi uygulama yapma zamanı, çok bilgi aldık, artık bilgilerimizin uygulamasını yapabiliriz, enerjimizi yüksek tutabiliriz, imanımızı ve teslimiyetimizi güçlendirebiliriz. Her şeyin olması gerektiği gibi olduğu hakkında pozitif bir yayın, güçlü bir olumlu yayındır ve pek çok insanın zihnine ulaşarak ona da güç, güven verir, dengesini bulmasına yardım eder. Önümüzdeki günlerin en önemli faaliyetlerinden biri budur.
KIYAMET UYANIŞ DEMEKTİR
Kıyamet uyanış demektir. Uyanış nasıl olacak, kapalı vicdanlar için… Onlara, “yok canım bu kadarı da fazla” dedirten olaylarla olacak ama bu olup bitene isyan, öfke, kızgınlık ya da hayal kırıklığı ile biz de katılırsak, aldığımız bilginin ne kadar yararı olabilir ki? Uygulama yapamıyoruz demektir. Uyanış bir anda olmuyor maalesef kademe kademe derinleşen olaylar dizisi gerektiriyor.
Artık bu konulara vakıf, konuları takip eden ve bir yolda, ışıkla birlikte olmak isteyen herkesin üzerine düşen görevi yapması için uygun zaman geldi... Üzerine düşeni görevi görev bilinciyle yapan kişi ki; bu görev gülümsemek olur pozitif enerji yaymak olur ya da karşı komşu ile karşılaşınca gülümseyerek bu tesiri yayarak günaydın demek de olur, aynı zaman da rahat mutlu olur çünkü teslimiyeti vardır. Yüreğinin derinliklerinde o vicdan rahatlığını ve iyiliği hisseder. Ve pozitif bir yayın yapıyor demektir.
Görev deyince, pozitif yayın yapmak deyince bazen konu abartılmaktadır. Bizim işimiz dünyayı kurtarmak değil, ilk başta, güzel insan olmak, diğer insanlara bize yapılmasını istemediğimiz şeyleri yapmamak. Belki de sevmeye, anlamaya, hoş görmeye çalışmak, “onun da realitesi bu, bu kadar anlıyor ama bu bana uygun bir duruş değil, ben uzaklaşayım, Allah da onun yardımcısı olsun” diyebilmemiz gerekiyor artık.
Derin denizlerin incisi gibi kendi içimizde kalmayı, sabitlenmeyi, olaylardan bir kuru yaprak gibi etkilenip oradan oraya sürüklenmemeyi, imanımızı sarsmamayı öğrendiğimizde; hayatımızda da birçok şey değişecektir.
Bizler uyanış döneminde olduğumuzu bilerek doğduk. Şimdi tam da hatırlama ve duruşumuzu dikleştirme, doğru ve adil olma zamanı. Biz değişirsek, kuantum etki aracılığıyla yani düşünce gücü aracılığıyla özde bir olduğumuz o genel alana, Birlik Şuuruna-Birlik Bilincine olan katkımız artar. Yaşanan olayları izlerken, içsel olarak durduğumuz yönü tayin etmekte özgürüz ama her olaya özellikle sosyal medya aracılığı ile müdahil olmak zorunda değiliz. Sessiz ve sakin bir tavırla, enerjiyi dağıtmadan bir yayın yapmak çok daha etkilidir.
Öncelikle birbirimize manen yardım etme, içsel olarak birbirimizin elini tutma ve birbirimizi yükseltme isteğimiz her şeyin önünde olmalı. Sevmek vermek ve fedakarlık edebilme gücüdür.
Evren, sevgi ile yapılandırıldığından, vazife de o kadar derindir.. Yoğun bir sevgi anlayışının vazifesi de aynı yoğunluktadır.. Sadece sevginin olduğu bir vazifede, sevgi herkese ulaşır.. Sevgi derinleştiğinde, vazife de derinleştiğinden, gerçekten seven kişide yoğun bir vazife anlayışı vardır.
Bu, Evren'in yapısıdır.. Sizin evrenden aldığınız, ''Sevgi ve Vazife Enerjisi''dir.. O yüksek makamların sevgi ve vazife anlayışlarından doğan tesirlerdir.. Bu tesirler ihtiyacı kadar varlığa akıtılır.. İnsanoğlu bu tesirlerle beslenir aslında.. Farkında olmasa da, en ilkel insana bile ulaşır bu tesirler.. Ancak her varlık, kalınlık, incelik anlamında kendi durumu kadar tesir alır.. Herkes aynı tesir alınamaz...
İnsan ruhu, başka bir tesirle beslenemez.. Ana kaynaktan ''süzülerek'' inen bu tesiri keserseniz varlık çiçek gibi solar, söner, yaşayamaz. Yeryüzündeki tüm canlıların ana kaynaktan gelen tesirlere ihtiyacı vardır.. Onunla ayakta dururlar.. ( Akış)
Pek çoğumuz zaten psişik olarak kendimizi nasıl koruyacağımızı biliyoruz. Çevremize şeffaf tertemiz bir enerji küresi yaratarak sokağa çıkıyoruz hatta uykuya gidiyoruz. Sabahları dua veya meditasyon sırasında bu küreyi yeniden yaratıyoruz. Hem kendimize hem yakınlarımıza, aile bireylerimize de öğretebiliriz. Olmuyorsa biz küremizi yapar, o koruma alanını rahatlıkla oluşturabiliriz. Alanı her anlamda temiz tutmak, istiyorsak adaçayı veya başka bir tütsü yakmak, klasik müzik dinlemek, yaşadığımız mekanı sık sık havalandırmak mümkündür.
Işık işçileri ışığı yaymak görevi ile donatılmıştır ancak böyle huzur bulurlar. Her insanın ışığını yayma şeklide farklıdır. Kesin kural koymak doğru olmaz. Bazısı da sadece iyi niyetle karşıdakine gülümser ya da içinden sevgisini gönderir. Bu bile çok ama çok önemlidir. Bazen sosyal medya negatifin yayılmasına insanların daha çok öfke duymasına da neden olabiliyor. Diyeceksiniz ki, ne yani hiçbir şeyden haberimiz olmasın mı? Olsun tabii ki, ama bir ışık işçisinin duruşu diğerlerinden çok farklıdır, öncelikle taşıdığı ve yaydığı enerjiye karşı bir sorumluluğu vardır. İstediği gibi ağzı köpüre köpüre sinirlenemez çünkü o anda farkında olmadan negatifi desteklemektedir.
Sevgili Dostlar sözün kısası, tam da İlahi Nizam ve Kainat’ı okuma zamanları geldi, Size iyi okumalar…
Dileyenler Ege Meta Yayınlarının Psişik Koruma kitabını edinebilirler. Tüm koruma metotları bütün incelikleri ile o kitapta anlatılıyor.
İyi uygulamalar sevgili sayfa dostlarımız… Hepimize Kolay Gelsin
♥ ¸.•°*”˜ALINTIDIR˜”*°•.•.¸ ♥
Herkese güzel, mutlu ve sağlıklı bir hafta diliyorum. Ben bu hafta yani dün rahatsızlandım o yüzden işe gitmedik, üşüme tireme ve ateş geldi vücuda. Bu sabah hemen aile hekimine zorda olsa çıktım, ilaçlarımı aldım şu anda evde istirahatteyim. Diyetisyene gittiğim için tekrardan, C vitamini meyve yiyemiyorum bende dışarıdan takviye aldım, umarın işe yarar. Ihlamur falan idare edeceğiz artık kafam arı kovanı gibi, boğazlarda kızarmış doktor öyle söyledi.
Geçen hafta düştüm, bu hafta böyle bunda da vardır bir hayır.
Bu benim bahçe kedim minnoşun bu yıl doğurduğu yavrusu, iyi beslemişim onu değil mi:)) O göbüşüne bir öpücük konduruyorum aldığı kilolar helal olsun kızıma...
Ceviz ağacının çevresini nedense bu mantarlar sarmış???????
Böyle bir raf aldım kurup üstüne yerleştireceğim....
Acının Dönüştürücü Gücü
“Sufrí, aprendí, cambié.” — “Acı çektim, öğrendim, değiştim.”
Bu söz, insanın içsel yolculuğunu üç kelimeyle anlatır. Acı çekmek, aslında yok olmak değil; yeniden doğuşun ilk sancısıdır. Her yara, ruhun kabuğunu çatlatır. Her kayıp, insanı kendine döndürür. Çünkü acı, öğretmenin en sessiz hâlidir; konuşmaz, ama gösterir.
Mevlana’nın “Hamdım, piştim, yandım.” sözü de aynı hakikatin başka bir dilden yankısıdır. Hamlık, farkında olmamanın huzurlu ama sığ hâlidir. Pişmek, deneyimle, yanılmakla, öğrenmekle gelir. Ama yanmak... yanmak, en derin dönüşümdür. Artık eskisi gibi bakamazsın, eskisi gibi hissedemezsin. Çünkü yanmak, benliğin külünden doğmak demektir.
İnsan, acı çekmeden gerçekten öğrenemez. Öğrenmeden değişemez. Değişmeden de kendini bulamaz. Bu yüzden her sancının içinde bir armağan, her düşüşün içinde bir diriliş vardır.
Acı, seni yıkmak için değil; seni yeniden inşa etmek için gelir.
Ve bir gün dönüp baktığında, şunu söylersin sessizce:
“Sufrí, aprendí, cambié.”
Hamdım, piştim, yandım.
Ve şimdi… gerçekten oldum.
Geçtiğimiz cumartesi anneme kokulu nergis aldım kendime de kitap ve dergi tabii ki.











Çok geçmiş olsun, şifa diliyorum. Böyle zamanlarda dinlenmek çok işe yarıyor. Sevgiler.
YanıtlaSilÇok sağolun teşekkür ederim, hasta olan herkese şifa dilerim.
Sil