SEVGİ TANRININ ESERİ.....

10 Mart 2022

 

 
Dün aklıma Nevin'im, taşbebeğim düştü...
Özlemişim arkadaşımı, gözyaşlarım pıt pıt aktı..
Kalktım resmini buldum, birde ta 30 yıl öncesine ait bir gazete küpürü....
Ahmet'le yanyana koydum, onların da bana öbür dünyadan elele baktıklarını hayal ettim...
Birbirini seven 2 aşığın acıklı bir hikayesini anlatacağım size..
Sene 1992 Şubat ayı ilk iş hayatım bir tekstil fabrikasında başladı. Yüksekokul mezunu olup ancak işçi olarak işe girebilmiştim, Fabrikanın konfeksiyon bölümünde kesimhanede işe başladım. Kat kat atılan kumaşlar, üstüne yerleştirilen kalıplar, yapılan kesimler sonucu bir kalıp halinde çıkan tshirt ön yüzü yada arka yüzleri benim önüme geliyor, elimde meto denilen makina her kumaşa beden ölçüsünü bildiren kağıdı yapıştırıyorum. Bir meto basıyorum, bir de söyleniyorum. 
-Sen kalk muhasebe oku, tecrübeli değilsin diye iş bulamama, gel burda beden ölçüsü yapıştır diyorum kendi kendime. 
Arkadaşlar iyi, Nevin var, Dilek var, Ülfet var, Emel stajyer arkadaşımız, Kevser roman arkadaşım, ki kendisi benden daha temiz titiz bir insan, gülüşüyle ağzında bembeyaz dişleri ortaya çıkardı, düğününe gittiğimde kendisinin evinde rahatlıkla yemek yediğimi hatırlarım.
Nevin tam bir taş bebek, masmavi iri gözler, minicik pembe dudaklar, uzun siyah kirpikler...
Kendisi son olarak Bulgaristandan yanılmıyorsam zorunlu göç 1989 olmalı gelmişler. Annesi ve oğlan kardeşi de makinalarda çalışıyorlar. 
Ahmet Konya'lı bir arkadaşımız, aksesuar deposu sorumlusu. Aksesuar deposu iplerin, fermuarların, etiketlerin, düğmelerin, kumaşların, ribanaların olduğu bir yer. Bu arada bölümleri de sadece tahta paravanlar ayırıyor. Bizim kesimhane Ahmet'in depo ile bitişik. 
Nevin ve Ahmet birbirine tutkunlar, çıkıyorlar, molalarda filan birlikteler. Ahmet'in sesi güzel, ( soyadı susam, o aralarda taverna müzikleri revaçta, bazen takılıyoruz Arif susamla akrabamısın diye:)) ) depoda bir şarkı tutturuyor, ara veriyor bizim kesimhane bölümünden Nevin şarkının devamını getiriyor. Birbirlerine şarkı ile işve yapıyorlar.
O sıralar tabii bir tekstil fabrikalarında ihracat malları furyası var, sabahlamalar filan oluyor. İnsanların üzerine depo kapıları kilitleniyor ki, evlerine gitmesinler ihracat malları yetişsin. Böyle zamanlarda sabaha karşı iş biterse eğer herkes bir kenara kıvrılırdı. Makinacılar makinaya başlarını dayarlar uyurlardı. Bizim Nevin'de Ahmet'in yanına depoya geçerdi, orada kumaş toplarının üstüne kıvrılırlardı. Depoya girdiğimizde yüzleri birbirine dönük, eller birleşmiş uslu uslu uyuyan bir çift görürdük....❤️
Günler böyle geçiyor derken ben işte sıçrama yaptım, ortada kalite kontrol şefinin yanına geçtim:)) elimde mezura tshirtlerin ölçülerini alıyoruz. Numunelere göre kol boyu, etek boyu, ribana boyu uygunmu, fermuarın cm tutuyormu falan. Kulakları çınlasın Abdullah beyin, onun peşinde dolaşırdım hep:)) iş hayatımda  yaptığım tek sıçarama bu olmuştur benim şef yardımcısı:))
Makinaların başlarında Mustafa ağbi, Asım ağbi, Muhittin ağbi seçkin falan, yok bu ölçüler tutmuyor ihracat malı sonra geri dönecek falan diye söylendimi görsen sen karışıklığı:))
Neyse böyle bir gün tarihte dur bakayım gazeteye evet tam 8 Ağustos 1992, benim karnım acıktı, normalde 12 de çıkmam gereken yemeğe 11:45 gibi çıktım. Yemekhaneye gittim, yemeğimi yedim çıktım. Oyalanmayı sevmiyorum hızlı yerim. Geldim üst kata çıktım çay ocağına, bir çay aldım oturdum içiyorum, pirden Pıs-tıs vıyk diye bir ses geldi. Dedim herhalde dışarda buhar vanaları var, vanaları açtılar. Camdan bakalım dedik, ters giden bir şey var, herkes fabrika girişine koşturuyor. Kısmet abla çaycımız, beraber indik bizde kalabalığın gittiği yere gidiyoruz. Biraz ilerleyince şok olduk, yemekhanede cam vs kalmamış bir patlama olmuş. Herkes yemekhaneye giriyor, yaralılara yardımcı olmaya çalışıyorlar, bazılarıda ölmüş olanları hemen yan tarafta yer alan basketbol sahasına taşıyorlar. Ben sadece bakınıyorum bildiğin 12:00 de yemeğe çıksam bende bu patlama anında yemekhane de olmuş olacaktım......
Yemekhanenin altı atık su deposu imiş, metan gazı sıkışmasından patlama gerçekleşiyor. Çevre fabrikalar yardıma koşuyor, yaralılar araçlarla hastanelere yetiştiriliyor.....
Bu patlamada tam 31 arkadaşımızı kaybettik, Ahmet'te bunların arasında idi, Algan bir yerinde bir çizik yok, kan yok, ertesi gün iç kanamadan kaybettik. Durali ilk aklıma gelen arkadaşlarım. Hatta dayımın küçük kızının eşi de bu patlamada ölmüş ben tanımıyordum, miras yüzünden annem görüşmüyordu. 45 günlükte bebeği kalmış...
Ağbim o gün İstanbul'a mala gitmişti, uzun zamandır eve köpek istiyordum, bana köpekte almış, otobüsle eve dönüyor, Çorlu'da bu patlama haberini alıyor, fabrikanın olduğu kavşakta inip fabrikaya gitmiş, bu arada köpeği de unutmuş otobüste köpek gitti...
Biz bir şekilde servisler ile eve dönmüştük. Eve gelip beni bulduğunda sevinmişti.
Süresiz izne çıkarıldık, bir daha fabrikaya gitmedik. Nevin Ahmet'i kaybettiği için çok üzgündü, her çarşıda görüşmemizde, bana söylediği tek şey..
 
- Ahmet beni terketmedi, ben her an onu hissediyorum. Akşamları odamın perdeleri hareket ediyor, geliyor yanıma uzanıyor, nefesini, hissediyorum, kokusu geliyor burnuma derdi.. 

Ne yazık ki Nevin çok kısa bir süre sonra, gögüs kanseri oldu, üzüntünün bunda etkisi olduğunu hissedebiliyorum. O zamanın tedavi koşullarına göre kurtarılamadı, 1,5 sene gibi bir zaman içerisinde o da bu dünyadan göçüp gitti.
 
Kalbim aşkının esiri
oldum avare sevgili
Çekilmez oldu bu hayat
Veda edip gitmeli...... 

Aşkla, saygıyla tüm sevenlerin kavuşması dileğiyle...



 


10 yorum:

  1. :( çok fena oldum okurken özlem.. nasıl bir keder bu, kıl payıyla sen kurtulmuşsun.. allah rahmet eylesin ikisini de, diğerlerini de..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağol Ceren. Ne yazık ki hayatta bazı şeyleri yaşamamız gerekiyor. Bu da onlardan biri idi.Benim için hayatımın ilk travması diyebilirim buna..

      Sil
  2. Çok acıklı bir hikâyeymiş. Kaderleri evlenmek değil, birlikte ölmekmiş. Allah rahmet eylesin. O gün erken acıkmasan sen de kesin ölecekmişsin Allah korusun:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kaderde ne varsa o bakarsın bu dünyada kurtulmuşuz ama öbür dünyada kaybetmişiz...

      Sil
  3. Çok üzücü. Ülkemizde insan hayatı ne kadar ucuz, bunu bir kez daha anladım. Arkadaşlarının mekânı cennet olsun. Sana da geçmişler olsun sevgili Özlem.

    YanıtlaSil
  4. oyyyy yazık olmuş ikisine de yaaa.

    YanıtlaSil
  5. Öyle pamuk ipliğine bağlı ki hayatımız, unutuyoruz sık sık...

    YanıtlaSil