Sivas katliamı kurbanlarından şair-yazar-ressam Metin Altıok'un kızı Zeynep Altıok çocukluğundan beri göğünü aydınlatan yıldızları anlatıyor…
2 Temmuz 1993 Sivas katliamı kurbanlarından şair-yazar-ressam Metin Altıok ile eleştirmen-denemeci-felsefeci Füsun Akatlı'nın kızı Zeynep Altıok Akatlı, annesiyle babasını ve tanıdığı başka kültür-sanat insanlarını, çocukluğundan beri göğünü aydınlatan yıldızları anlatıyor: Bilge Karasu, Metin Eloğlu, Tomris Uyar, Ruhi Su, Mekin Dinçer, Fazıl Say, Nezihe Meriç, Salâh Birsel, Güzin-Abidin Dino, Selim İleri, Turgut Uyar, Hilmi Yavuz, Leylâ Erbil, Hırant Dink.
"Metin Altıok ve Füsun Akatlı'nın kızı Zeynep Altıok'un Milliyet Sanat'ta yayımlanan yazılarını okuyorum. 'Ben yazı yazmaya bir misyon nedeni ile başladım' diyor. 'İlk ve hep babam Metin Altıok'un ardından onu anlatmak, yaşatmak, Sivas kıyımını unutturmamak için yazdım, yazdım.' Zeynep Altıok, yazarlık yolunda güvenli bir yürüyüşe çıkmış, hedefe varacak."
Doğan Hızlan, Hürriyet
KİTAP HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİM;
Anne, baba edebiyatçı olunca, kalemi de güzel oluyor; anlatımı,
akıcılığı ve şiirle ile duygularıı okuyucuya geçiren çok güzel bir kitap, severek okudum.
KİTAPTAN ALINTILAR;
Rastlantıların çoğunu açıklayamadığımız için rastlantı görünmez mi?
*****
Yaşamak değil yaşadıkça birşeyler yapılandırmak ilginçtir. Yoksulluklar içinde bir umut yaratabilmek azımsanacak şey değildir. Babamın dediği gibi "bir umuttur elimizde kalan, göğüslemek için karanlık yarınları."
*****
Bütün hayvanseverleri aynı kategoride toplayamayacağımız gibi bütün hayvanları da aynı sevgi kategorisinde birleştiremeyiz.
*****
Kimse çok sevemiyor, sevdiğini açıkça söyleyemiyor.
*****
Vicdan, merhamet gibi duygular sevgiyi şekillendirir. Sevgi ise kuru değildir hiçbir zaman. Sevgi yardımlaşmayı, affetmeyi, paylaşmayı ve daha nice zenginliğigetirmez mi? Öğrenmek bence bütün bunlarla kan kardeşi. Açık olan bir yürek öğrenir, paylaşır ve öğretir yeri geldiğinde.
*****
Aslında yalnız bırakılmak, düşünmemeye zorlanmak, zulüm/işkence görmek- hatta çok daha hafifi, sadece dışlanmak bile- ne kolay öfkeye, nefrete, intikama, kötülüğe dönüşebilir. Oysa kötülük nedense hep azınlıklara karşı kullanılıyor.
******
Anladım ki, kalabalıklar güdümlenmeye de açık.
*****
Kültürünü, tarihini bilerek yaşamak insana öyle kapılar açar, öyle güzellikler yaşatır ki....
*****
Ağlamaktan utanmayacak kadar olgun, ağlamanın ne kadar zenginleştirici olduğunu düşündürecek kadar içten, insan ve sevgi doluydu.
*****
Bana duyguların insan hayatında ne kadar önemli olduğunu, sevildiğimi ve sevmeyi öğretti. Karşılık beklemeden sevmenin erdem olduğunu. Bir de erdem kelimesinin sadece ama sadece bazı insanlara has olabileceğini.
*****
Biz de gördüklerimizi değilse de duyduklarımızı, dinlediklerimizi söyledik. Çünkü insan ya aldığını vermeli ya hiç almamalı.
*****
Geçmişe özlem gelmişse bir toplumda gündeme;
Bugünden hoşnut değil demektir kimse.
Ama geçmiş güzellikleri yaşatmak için,
Gönlü yok kimsenin gül yetiştirmeye.
*****
İnsanın zaaflarını, yüceliklerini anlayabilmek zor iş.
*****
Bence insanları özel yapan, yüreklerindeki insanlık duygusu ve kırılganlık olmalı.
*****
Düşünen kişi her zaman çok boyutlu bakabilendir.
*****
İnsan, kimliğini kendi bulur ve yönetir, ama bana göre mutlaka-hayat sizi ne kadar farklılaştırsada- harç size başkası tarafından, sizi yetiştiren biri tarafından sağlanır.
*****
Felsefe her insanın kendi kişisel etkinliğinin ne biçim bir etkinlik olduğunun bilincine varmasına yarar. İnsanı sürünün bir bireyi olmaktan çıkarır.
*****
Kitap denen şeyler de kimi insanların hayatıdır.
*****
Şunu özellikle belirtmek isterim ki insanı tanımlayanın unvan değil, şu hayattaki duruşu olduğunu düşündüğü için, akademik gereklilik dışında bu ünvanı hiç kullanmadı.
*****
Yanlış olan hayatın kendisi!
*****
Akıl durduran anlar geldiğinde insandan beklenen, akılcı davranması, akıl yürütmesi.
*****
Bir hayal kırıklığı ki, kırıldığını bile hissettirmiyor.
*****
Sanatçısına sahip çıkmayan, içinde bulunduğu yozluğu, kirliliği içine sindiren, yüreğini ve inancını kaybeder.
*****
Ne kadar okursanız, ne kadar beslenirseniz, ne kadar önemserseniz sizin dışınızda olan biteni ve ne kadar bakarsanız yaşadığınız dünyaya, o kadar yalnız hissetmeye, bir o kadar da öfkelenmeye ve umudunuzu yitirmeye mahkumsunuz.
*****
Bilgi insana fark etme, umursama yetilerini beraberinde getiriyor da, her zaman mutluluğu getiremiyor. Aydınlığa giden yol aslında karanlıktan geçiyor galiba.
*****
Bana öyle geliyor ki yüreğinde karanlığı hissetmeyenler aydınlığa erişemeyecekler.
*****
Hayat güzel ve bir tane
*****
Bir yarım umuttur elimizde kalan
Göğüslemek için karanlık yarınları.
*****
Herkes kendinçe göçer bu yeryüzünden;
Kimse pay çıkarmasın başkasının ölümünden.
*****
Kavramak, bilgi ve sanata yakın durmakla mümkün.
*****
Mtin Altıok diyor ki:"Şiir insanın sınırlı yaşam boyutlarını aşarak yücelmesine ve enginleşmesine yarar. (...) kötülüklerden arınmaya(...) insanları sevmeye yarar.
*****
Metin Altınoktan öğrendiğimse "Kişi kendisine acı veren olumsuzluklara başkaldırabilmelidir. İçinde duyduğu acı ancak böyle anlamlanır ve değer kazanır.
*****
Hesaplaşılmamış ve özrü bütün bir toplum tarafından paylaşılmamış bir tarih, eninde sonunda ayağa dolaşır.
*****
Osmanlıda okumuş, kültürlü insana münevver denirdi. Münevver sözcük olarak nurdan gelir Anlamı aydınlanmış, aydınlık demektir. Osmanlıca da aynı kökten gelen bir başka sözcük vardır ki o da tenvirdir. Aydınlatma, ışıklandırma anlamına gelir. Birbirinr bağlı bu iki sözcükten de anlaşılacağı gibi, münevver olan, özü gereği aynı zamanda tenvir edendir. Bunun aksi düşünülemez. Yani tenvir etmeyen münevver olamaz. Bu çıkarsamamızı Türkçe söyleyecek olursak; aydınlatmayan, aydın değildir dememiz gerekir.
*****
"Serçe kuşu yağmurlu bir günde, şimşekler çakıp gök olanca hızıyla gümbürderken, yere sırtüstü yatmış, havaya kaldırdığı incecik ayaklarıyla boşluğu dövermiş. Bu tuhaf durumu görenlerin “Neden böyle yapıyorsun?” sorusuna, “Bunca mahlûkat var yeryüzünde, gök yıkılıp üstümüze düşerse hepsi telef olacaklar. Ben de göğü tutmak için kaldırdım ayaklarımı” cevabını vermiş. Sonra içtenlikle, “Kaldırdım kaldırmasına, ama yine de korkudan yüreğimin kırk kantar yağı eriyor” diye eklemiş. Çevresindekiler, “Amma yaptın ha, sen kendin beş dirhem etmezsin. Bu kırk kantar yağ da neyin nesi!” diyerek alaya almışlar serçeyi.Serçecik şöyle bir bakmış yüzlerine, “Siz bunu anlayamazsınız” demiş." "Varın gidin işinize. Herkesin kendine göre kantarı, topuzu var."
Metin Altıok
*****
Aydının gücü nedir? diye soracak olursanız; masaldaki serçe örneği aydın sorumluluğunun kendisinin, kendiliğinden bir güç olduğunu söylemek olasıdır. Yeter ki bir toplum oturduğu yerde ille de güç için fil beklemesin.
******
İnsan Kirliliği;
Hemen her değerin içini boşaltan ve bu değerleri anlamsızlaştıran insan kirliliği, bir yandan geçmişi silip unuttururken, diğer yandan insana ne getireceği belli olmayan karanlık bir gelecek hazırlamaktadır. Bugün toplumun büyük çoğunluğu, giderek artan bu kirlenmeyle iç içe yaşıyor.
*****
KİTAPTAN MÜZİKLER;
https://www.youtube.com/watch?v=WI5mld3uDz8
https://www.youtube.com/watch?v=hQzG-L8JNh4
https://www.youtube.com/watch?v=EV6xzIFHSjI
https://www.youtube.com/watch?v=5OjLKhmzQTA
Yazarı ve kitabı sizin sayenizde tanımış olduk. Kitabı okurken müzikleri mutlaka dinleyeceğiz. 😇
YanıtlaSilEvet mutlaka o kitap okunmalı ve müzikler dinlenmeli.
Sil