İlk kitabı Büyü Dükkânı'yla okuyucuları selamlayan Yeşim Türköz, şimdi de İç Dünya Oyunları ismini verdiği ikinci romanıyla karşımızda. Klinik Psikolog ve Psikoterapist olan yazar, bu engin psikoloji bilgisini, kurmacanın ana besin kaynağı olarak kullanmaya devam ediyor.
Çocuklar oyunla büyür, ya büyükler? Bazen büyükler de...
Oyun sözcüğü beni her zaman büyülemiştir. Onun asıl büyüsü, ciddiyetten uzak gibi görünürken, ciddi bir biçimde ve gerçeğin ta kendisi kadar etkilemesidir insanı. Oyun güldürür, kızdırır, öğretir, ağlatır, iyileştirir, olgunlaştırır... Tabii oyun oynamayı, çocuklar gibi ciddiye alıyorsanız eğer..
KİTAP HAKKINDAKİ DÜŞÜNCEM;
Alegori bir kitapmış, anlamı ise;
Alegori, kurmaca
metinlerde gerçekliğin içinde yer alan toplumsal sorunları, sistemin
yarattığı meseleleri ve insan doğasının aksak yanlarını sembolize ederek
anlatılmasıdır. Bu kavramın tarihi çok eskilere dayanmakla birlikte
özellikle 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında en yetkin
örnekleri verilmiştir.
Okunuşu kolay, hemencecik biten bir kita,. konusu itibariyle okuduğum farklı kitaplardan biri, haset, çoşku, öfke, korku, hüzün gibi duyguların dile getirildiği bir kitap
KİTAPTAN ALINTILAR;
“Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür!”
(İnsanoğlunun hafızasında unutma hastalığı vardır)
*****
Her ne kadar kendimizi tanısak, bilsek de bazen yabancıyızdır içeride olup bitenlere. Severken vazgeçebilir, kızarken affedebilir, isterken korkabilir, doğrulurken düşebiliriz ve neden böyle olduğunu anlamayız kimi zaman.
*****
Mazlumun zülmü daha acımasızdır.
*****
Ben ancak istediğim saygıyı elde etmeme engel olan bir şey bırakabilirim.
*****
Başkaları seni kullanıyorsa, sen de buna izin veriyorsun demektir.
*****
Aynı ırmağa iki kez giremezsin, çünkü her girişinde üzerinden başka sular geçer.
*****
İyi bir terapist hastasının herhangi bir yönüne yandaş olmamalıydı.
*****
Sanki yaşamın kendisi sütliman mı ki insanın iç dünyası öyle olsun! Fırtınalı bir denizde, teknenin hiç sarsılmamasını beklemek gibi bir şeydi bu...Oysa tekne, ancak çalkantıya uyum sağladığı zaman batmamayı başarabilirdi...
*****
Kişi aslında sürekli başkalarını şikayet ediyorsa, aslında kendini şikayet ediyor demektir.
*****
Kıskanmak kötü değildir ama haset etmek kötüdür. Kıskanmak, başkasında olanın sizde de olmasını istemektir. Bu zararlı değil, tam tersine sizin için yararlı olabilir. Oysa haset etmek, sizde olmayanın başkasında olmasına katlanamamaktır ve son derece düşmancadır.
*****
Coşkulanmak kadar hüzünlenmeye de ihtiyacımız olduğunu anlarız. Dünya mutlu bir masal diyarı değildir.
*****
İnsan da daima bir düzen kurmaya ve korumaya çalışıyordu kendi iç dünyasında.
*****
Ben kendi senaryolarımla boğuşmaktansa bir başkasının hayaline girmek istiyorum.
*****
Ya hiç sevmedin kendini
Kimse sevmiyor diye
Ya da bir tek sen sevdin seni
Kimse sevmiyor diye
*****
Yaşam, dibi çatlak bir kavanozdaki su gibiydi. İçindeli balıklar, çatlağın ne büyüklükte olduğunu ve suyun hangi hızla eksildiğini hiç bilmezlerdi. Onlara düşen, her gün biraz daha azalan suyun içinde, dünkünden daha iyi yüzmekti. Ama suyla birlikte kavanozun dibine yaklaşmakta olduklarını bile bile bunu yapmak hiç de kolay değildi. İşte bu yüzden olsa gerek, çoğu zaman suları hiç bitmeyecekmiş gibi hareket ederlerdi. Oysa bir gün, aniden kavanozun dibine değerdi gövdeleri.
Ya hiç sevmedin kendini
YanıtlaSilKimse sevmiyor diye
Ya da bir tek sen sevdin seni
Kimse sevmiyor diye
bunu sevdim güzelmiş
Ben de sevdim...
SilKahveli kitap saatleri :)
YanıtlaSilBilirsin ne severim. Alıntılarını okumayı da seviyorum :)
Beğeni için sağol arkadaşım,
SilBende senin yazılarını, videolarını ve filmlerini kitaplarını seviyorum.
Sevgiler,
Güzel bir kitaba benziyor.
YanıtlaSilEvet bir iç konuşmaydı
Sil