İstanbul’dan Revan’a (Erivan’a), Rus Çarına, Devrime uzanan bir hikaye ama ne uzanış. Yaşayarak yazılmış bir roman.
Kah çarşaf giyip İstanbul sokaklarında gezerek, kah taksici olarak, kah dilenci olarak.
Zıt kutupların çatışması -Doğu-Batı, Laik-Muhafazakar- sistem eleştrisi, popüler kültürün insanları ne hallere getirdiğine, dini kullanıp her türlü ahlaksızlığı yapanlara isyan var isyan. Hepsinden çokça şey bulacaksınız.
Yusuf’un hikayesi. Göçler, sefalet, savaş, isyan, dostluk, aşk, simya, hırs. Var oğlu var.
Yusuf’un hikayesi insanlığımızın hikayesi biraz da. Gözünü para hırsı bürümüş insanların acı hikayesi.
"Para hırsı bu dünyanın güzelliklerini örten kara bir perdedir! O hırsın peşine düşen kişiler, bir bebeğin ilk gülüşünü, bir ağacın boy atışını, bir yıldızın kayışını izlemeyi kaçırırlar. Hatta kendilerini bile unuturlar bir süre sonra. Kendine âmâ olan birisi tüm dünyaya sahip olsa ne olur..."
Şans eseri bu kitabı Kars'ta okumuştum :)
YanıtlaSilumarım sende beğenmişsindir.
SilKitap güzelmiş gerçekten, keyifli okumalar diliyorum :)
YanıtlaSilSağolun
SilAh o para hırsı yok mu...Canımıza okuyor bizim...
YanıtlaSilhiç okumadığım bi isim, türk yazarlara sanırım biraz daha şans vermeliyim.
YanıtlaSilİlginç bir kitaba benziyor. Nedense bana İskender Pala'yı çağrıştırdı. Tabi bunda yayınevinin etkisi yüksek :9
YanıtlaSil