Eski bir öğretmen olan Pat Solitano'nun akıl hastanesinde geçirdiği bir
dönemin ardından ailesinin yanına geri dönüşünü ve eski karısıyla
yeniden bağ kurma çabalarını izlediğimiz film, dram ve romantizmi bir
arada sunuyor. Psikolojik sorunları nedeniyle yaşam zorlukları çeken
Pat'in hikayesi,
Psikoloji temalı güzel bir filmdi...
18 yaşındaki Charity, kendisini himayesine alan avukat Royall’ın evinde yaşamaktadır. Genç kız, küçük bir köyde, köyün tozlu ve bakımsız kütüphanesinde çalışır ve büyük kentlerin hayaliyle, sıkıcı bir yaşam sürer. Charity’nin birbirinden farksız geçen günleri, köye genç, kültürlü ve yakışıklı bir adamın gelmesiyle birlikte ansızın değişir. Mimar Lucius Harney, eski, ilginç yapılar hakkında araştırma yapmak üzere geldiği bu küçük köyde ve civarında dolaşırken Charity de ona gönüllü rehberlik eder. Genç adamın büyüsüne kapılan Charity’nin gözü ondan başkasını görmez, hatta bütün köyü şaşırtan çılgınlıklara bile girişir. Lucius’la Charity’nin ilişkisi ilerleyip genç kızı umarsız sorunlarla karşı karşıya bırakınca, Charity’nin kabullenmekte zorlandığı tuhaf çözüm önerisi Bay Royall’dan gelir. Keyif Evi’nin yazarı Edith Wharton’un bu küçük romanı, 1900’lerin başında, kapalı bir ortamda yaşayan asi ruhlu bir genç kızın cinselliği keşfetmesini anlatırken, o döneme özgü, sık rastlanan toplumsal baskıları da naif bir aşk çerçevesinde ustalıkla dile getiriyor.
“Bir an Charity ona dehşete benzer bir duyguyla baktı, sanki genç adam tanıdık niteliklere sahip bir yabancıydı, sonra bakışlarını kaydırdı, yerde yarı yarıya giysi dolu, açık bir valiz duruyordu. Genç adamın oradan ayrılmak için hazırlandığı belliydi, büyük olasılıkla kendisini görmeden gidecekti. Nedeni ne olursa olsun bu kararın Harney’i fazlasıyla rahatsız ettiğini görüyordu; onun planını değiştirmesinin Bay Royall’ın el altından yaptığı bir müdahale sonucu olduğunu hemen anladı.”
KİTAP HAKKINDAKİ DÜŞÜNCEM;
Gereksiz diyaloglardan uzak, yazar ve hikayeyi tümüyle Charity’nin gözünden ama bir dış gözden anlatıcı aracılığıyla aktarıyor. Bir dönem romanı olmasına ve günümüzden çok farklı bir atmosferde geçmesine rağmen sıkıcı geldi bana.
KİTAPTAN ALINTILAR;
Ben bir avukatım, iftiranın ne kadar zor silindiğini bilirim.
*****
Yabancı ortamların ve yeni yüzlerin hayatını değiştirme ve acı anıları silme konusunda mucizevi bir gücü olduğuna dair çocukça bir inancı vardı.
*****
Ansızın en akla yakın şeyin kaçmak, oradan hemen uzaklaşmak olduğunu anladı. Sıkıntılı anlarda kaçmak, tanıdık yüzlerden, tanındığı yerlerden uzağa gitmek arzusu hep doğardı içinde.
*****
Sevgi ifadelerinden daha harika olan, onları oluşturan sözcüklerdi
*****
Bana inanın, hepiniz inanın, yaşadığımız yerlere yardım etmenin en iyi yolu, burada yaşadığımız için memnun olmamızdır.
******
.......eski kitaplardan öyle hoşlanıyorum ki
*****
Oslo'da sıcak bir yaz günü, ölüler gizemli bir şekilde uyanır ve üç
aile, ölen sevdiklerinin kendilerine geri gelmesiyle kaosa sürüklenir.
Onlar kim ve ne istiyorlar?
Film normal yavaş akan filmlerden bile ağır ilerliyor, zombi olayına farklı bir bakış açısını
işlemişler.
Örümcek Ağı(cobweb), evde yaşadığı tuhaf olayların nedeninin ailesinin
sakladığı sırlar olabileceğini düşünen küçük bir çocuğun yaşadıklarını
konu ediyor. Peter, ailesiyle birlikte küçük bir kasabada yaşayan sekiz
yaşındaki bir çocuktur. Yatak odasının duvarlarında gizemli sesler
duymaya başlayan Peter, bu durumu ailesiyle paylaşır. Ancak ailesi
duyduyu seslerin Peter’in hayal gücünün ürünü olduğunu söyler. Korkusu
yoğunlaştıkça Peter, ailesinin ondan korkunç bir sır sakladığına
inanmaya başlar.
İnsan izlerken bu kadar kasvet bu filme fazla diyor... Daha iyi olabilirmiş. Kısa kesmişler, senaryoyu uzatabilirlermiş.