Yitip giden İstanbul’a bir ağıt…
Yetmiş beş yaşındaki İstanbullu Rum Periklis Drakos koronavirüs günlerinde, doğup büyüdüğü Çember Apartmanı’ndaki dairesinde anılarını kaleme almaya başlar. Mahallede kendine bir ev arayan Leyla’ya ilk görüşte âşık olur. Artık anılarını kendini Leyla’ya anlatmak için yazacaktır... Periklis’in anıları, hem aşk ile tutkunun hem de acıyla kaybolan Beyoğlu’nun hikâyesidir. İstanbul’un son yetmiş yılında ustaca dolaşan Defne Suman, hüznün ve matemin olduğu kadar dostluğun, direnişin ve ümidin romanını yazdı…
Yağmur bastırmıştı. Temrin Yokuşu’ndan Dolapdere’ye içinde çalı çırpıyla seller akıyordu yine. İstanbul gri bir perdenin ardında yitip gitmişti. Tam da bana lazım olan dekor. Kalemi elime aldım. İnce mavi mektup kâğıtlarımın kırışıklıklarını elimle düzelttim. Yazdıkça Leyla’yı daha çok düşünüyor, onu düşündükçe daha çok yazmak istiyordum. Böyle bir çemberin içinde bulmuştum kendimi. Belki de matemin panzehriydi aşk.
(Tanıtım Bülteninden)
KİTAP HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİM;
Yazarın okuduğum ilk kitabı oluyor. Severek okudum. Coronavirüs zamanı Periklis beyin gençliği ve yaşlılığı arasında gidip gelen bir beyoğlu hikayesi. Kitabın yorumlarında şöyle bir bilgiye denk geldim izlenmesi tavsiye ediliyordu.
KİTAPTAN ALINTILAR;
Hayatta mühim olan başından ne geçtiği değil senin neyi hatırladığın ve onu nasıl hatırladığındır.
MARQUEZ
******
İnsan hayatın son sürat ölüme giden bir trende bir avuç yolcu ile seyahat etmek olduğunu unutuyor. Küçük mücadeleleri fazla ciddiye alıyor, zaferleri ziyadesiyle önemsiyor. Yenilgileri de öyle.
******
Bir yabancıya aşık olurdu insan hep. O yabancının dizi dibine yuva yapmak isterdi. Ruhundaki eşsiz dalgalanmaları sadece ve sadece o yabancının anlayabileceğine inanırdı. Maşuku tanıdıkça aşk uçar gider, yerini sevgiye alışkanlığa, içinde huzur bulunan bir düzene bırakırdı.
******
Ağzı dolu konuşan insanlara tahammül edemem.
******
Aşkın terazisi dengeye asla gelmezdi nasıl olsa.
******
Vücut çok telli bir müzik enstümanıydı ve sevginin tüm arpejlerini icra edebiliyordu.
******
Unutmak, insanlığın kötülük karşısındaki yenilgisi olacaktı çünkü.
******
Çemberler sadece hayatın ve evrenin döngüsel yapısını değil, hakikati de işaret ediyordu. Çizgisellik bir yanılmasaydı. Bir tanrı varsa ona dairelerin içinden geçerek varılacaktı. Bu bilgi insanın genlerinde kayıtlıydı. Tapınaklar bu yüzden kubbeliydi.
******
Kaşlarını almamasını sevmiştim. Kaşlar sezginin yuvasıdır. Yoldukça insan yuvasından olur.
******
Hafızayı yaşatmak için anıları kayıt altına almak lazımdı.
******
Tanrı bize bir tasarım sunar. O tasarımın sınırları içinde istediğimiz yöne gidebiliriz. Hayatın muazzam deseni bu şemanın içindeki seçimlerimizden oluşur. Genetik tasarımımız gibi bir şeydir hayat. Vücudumuzun sınırları doğuştan bellidir ama ona hangi şekli vereceğimiz bir yere kadar bizim irademizdedir. Aynı şekilde, geçmişin bir anını bile değiştirsek şimdiki zaman sekteye uğrar, belki varlığımız bugüne varamadan son bulur, belki de en anlamlı buluşmaları teğet geçeriz. Bu gerçeği görmek için geçmişin örgüsüne bir göz atmak yeterlidir.
******
Yanımdaki yanımda, canımdaki canımda.
******
Hayalin hayali bile tatlıydı.
******
Hazmı en zor duygulardan biridir kovulmak.
******
Kıskançlığın insanın kanına yayılan bir zehir olduğunu bir kez daha hatırladım.
******
Tanrının krallığı sanıldığı gibi göklerde değil, içimizdeydi Cennet de içimizdeyd, cehennemde. Kaygıdan, kuşkudan kıskançlıktan, pişmanlıktan yanan insanlar bu dünyada cehennemi bulmuşlardı. Elindekiyle yetinen, hırsa kapılmayan tok gözlü, hayatından hoşnut kimse de zaten cennette yaşıyordu.
******
Dedemle beraber onun anılarını da gömdüm. Dünyevi varoluşun bir şartıdır bu. Hayata tutunabilmek için bazen hakikati unutmak zorunda kalırsın.
******
Yemekler pişerken ilgi ister. Dikkat ve özen pişmekte olan pirince nüfuz eder, soğana, domatese erişir, lezzetine katılır. Onu fırında, tencerede boş verdiğiniz anda yemek kurur, kavrulur, yavanlaşır, ilgisiz büyüyen bir çocuk gibi hırçınlaşır.
*******
Arzuyu hayal ateşlerse vücudun gerçeği öldürür.
******
Seni öncesi ve sonrası bulunmayan bir şimdiki zamanın derinine indiren kuvvet aşktır.
******
Aşk kadar haz veren bir şey de varsa o da yazmaktı.
******
Açılmak biz erkekler için övünülecek bir şey değildir. Başarı olarak kaydedilmez.
******
Kadınlar hazır olduklarında açılırlardı. Üst kabuklarının altından sıcak, yumuşak, esnek bir katman çıkardı. Oraya yaslanmak, orada kalmak, hayatı o yumuşaklığın içinde yaşamak muazzam bir şeydi.
******
Dünyada ne çok kötülük var. Hepsi de insanın elinden çıkma.
******
Hayatın en önemli adımları da saçma hazlar peşinde koşarken atılmıyor mu?
******
Arzunun aciliyeti ortadan kalkınca hazzın artabileceğini bu çocuk akıl edebilir mi?
******
Ardımızda varlığımıza şahitlik etmiş birilerini bırakmayı hepimiz isteriz.
******
Bazı kadınlar çocuklara bayılmasalar dahi hamile kalmayı seviyorlar.
*******
İnsan yaşlandıkça başkaları ne düşünür diye dert etmeyi bırakıyordu.
*******
Gençken insana daima diğer evler mutlu gelir ya.....
******
Geri gelenlerin hafızasında mekanlar eski halleriyle taze kalır.
*******
Aşk bu. İnsana yaşamı sevdiren duygunun ta kendisi.
******
Her insan eninde sonunda kendi hayatı sandığı bir hikaye uydurur.
******
Bütün kötülükler cesaretin karşı kutbunda yer alır.
******
İnsanın ülkesiydi geçmiş.
*******
Güzellik beraberinde getirdiği duygularla ölçülebilirdi sadece. Her duygu bir türlü hatırlamaydı. İnsanın yurdu belleğiydi. Geçmişimiz yuvamızdı.
******
KİTAPTAN MÜZİKLER;
selam kitabı yeni okudum beğendim. defne Suman' nın diğer kitaplarını okudum. Buradaki Zeynep bir başka kitabımda Kahvaltı Sofrası ile ilgili yanlış hatırlamıyorsam geçiyormuş merak ettim. Tekrar bakacağım. Sevgiler.
YanıtlaSilBen de diğer kitaplarına bakacağım kısmetse
Sil