1993 veya 1994 senesi olması lazım, 1992 de fabrikada iş hayatına başlamam ile bir fabrikada patlama olayı yaşadım, ağbim bir daha oraya göndermedi beni. Bir diğer fabrika çalışmam da ise kaza geçirdim, buna bağlı iç kanama yaşadım. Fabrikada mesaiye kalmıştık muhasebe bölümü olarak, işimiz erken bitti, idare bize araç çıkarmadı. Bizde bir 2 km yürüyerek kavşağa çıkıp, oradan otobüs ile şehre dönmeyi düşündük. Tek sıra halinde 5-6 kişi yolun sağ tarafından toprak kısmından kavşağa doğru gidiyoruz. En arkada ben varım, tam benim staj yaptığım şişecam fabrikasının önünde iken, yoldan arkamdan gelen aracın biri geldi bana sol bacağımdan çarptı, ben yukarı fırladım, yere düştüm, üstümde kan gördüm sonrasını hatırlamıyorum.( bu arada ben arabaya çarpmış olabilirim, ön cam patladı, dikiz ayna koptu, tampon düştü:))) kiloluyuz ya gayet doğal böyle olması) Araba ters istikamete dönerek kaçmış, bulunamadı kim olduğu. Ben kendime geldiğimde şişecam fabrikanın revirinde idim, arkadaşlar oradan yardım istemişler. Doktoru da lojmandan çağırmışlar, görünüşte bir şey yok, ufak tefek sıyrıklar ve biraz kan o kadar. Doktor bana bir buz torbası verdi, bacağına tut dedi. Araç çıkardı fabrikadan arkadaşlar beni eve bıraktılar. Evdekiler şaşkın tabii. Gerçekten bir şey yoktu, ta ki sabaha kadar. Benim sol bacağımın üst kısmı 3 bacak şeklinde şişti. Fabrikadan sigortam da yok deneme süresindeyim. İdari işler müdürü eve geldi geçmiş olsuna, sen dedi özele git tedavini yaptır, faturaları fabrikaya kestir. Öyle oldu özele gittim, yapılan tetkiklerde sol bacağımda iç kanama tespit edildi, cerrah geldi bacağı yaracağım dedi. Peki dedik, hatırlarsanız doktor odalarında eskiden emaye büyük taslar vardı. O tas ile tam 3 tas bacağımı delip kan sağdılar bacağımdan, bilihare de tam bir hafta deldikleri kısma steril gazlı bez yerleştirdiler, tekrar kanama olmasın diye. ( geçenlerde doktora gitmiştim, doktor tahlil yaptı sende anlamlandıramadığım bir 3 şişe kan kaybı var dedi:)) bu durumu anlattım, seni tebrik ederim sorunu hemen buldun dedi, yoksa herşey normal yani)
Neyse iyileştik fabrikaya döndük, muhasebe bir süre sonra İstanbul merkeze taşındı, kaldık yine işsiz.
Ağbim dedi sana artık fabrika yasak, şehir içi bir işte çalışacan. Yani bir muhasebe bürosu falan. Mecbur boyun eğdik nede olsa büyüğümüz. Günler geçiyor, bir gün geldi hadi giyin sana iş buldum dedi. Sevindim:)))
Beni götürdü bir otobüs yazıhanesine bıraktı:))))
Ben şaşkın bu ne şimdi, tamam insanlar yabancı değil, şoförler bir kısmı ağbimin arkadaşı.
Şehrimizde bir otobüs yazıhanesi var, benim adımı taşıyor;
ÖZLEM TURİZM:)))
Firma 2 ortaktan oluşuyor biri Eskişehirli biri şehrimizin x nolu taşıyıcı kooperatifi. Esenler otogarıda yeni hizmete giriyor, anlaşamıyorlar rekabete başlıyorlar aralarında 3 dükkan olan 2 firma İstanbula yolcu taşıyacak. Ben kooperatif olan firmada çalışacağım, bilet kesip kasa hesabı yapacağım. Ne yapalım başladık 0 senenin parası ile 3 milyona rekabete, araçlar doluyor taşıyor. Ben bilet kesiyorum, para alıyorum, otobüsün hesabını çıkarıp, yazıhanenin komisyonunu kesip araçları çıkarıyorum.
Hayatımda yaşadığım en şenlikli iş yeri idi:)) Ağbimin arkadaşları sebahatin ağbi ve kardeşlerinin bana bir sözleri vardı,
-eğer kavgaya tutuşursak, kasadan parayı al, karşıki börekçi mustafanın oraya koşarak git.
:)) rekabet kavgasız olmaz
Arkadaki odada kova içinde su ve beyzbol sopası gibi sopalar su içinde beklerdi. Geçenlerde vefat eden Tayfun ağbiye sorardım, neden bunları suda tutuyorsunuz daha iyi dayak atmak için derlerdi:)) öylede oldu, bir karışırlardı kavga başlardı sopalar ortaya çıkar, yazıhane camları şangır şangır patlatılırdı. Rekabette kazandığın para cama giderdi:)))
Sabah köşeyi döneyim, yazıhane önündeki cığırtkanlar İstanbul, İstanbul diye bağırırken Özlem turizmin çığırkanı Rahmetli Sebahattin ağbi beni görsün, İstanbul kelimesini bırakır,
- Adına gel, Adına gel diye bağırırdı:)) (Adım özlem ya o yazıhaneye gideymişim)
Bizim çığırkan Ramazan ağbi de ona döner
-Sen karışma, sen karışma diye bağırır, bana yazıhaneyi gösterir çay mı içicen kahve mi diye sorardı.
(Ramazan ağbi çığırkanlıktan kazandığı para ile şehir içi minibüs hattı satın aldı, eğer kendisi bizim güzergaha işliyorsa o hafta bana rastlasın onun minibüsü hala benden para almaz.)
Arada bir kuruyemiş dükkanı var, o da benim arkadaşım iş yoksa yolcu yoksa 5-10 dakika geçerim, rahmetli çığırtkan Sebahhattin ağbi dükkana gelir 1-2 laflarız, buradaki amaç ta benden otobüs saatlerini öğrenmek:)) malum yolcu kim erken kalkarsa otobüs oraya kaçıyor. 15 dakika oynama hakkımız vardı, saatler ile ve oynardık ta 15 dakika kim öne çekerse yolcuyu o kapardı.
Neyse böyle çalışırken bir gün rahmetli babam geldi, rahatsızdı karın ağrısı vardı, doktora çıkmış.
- Ben dedi kalp krizi geçiriyormuşum, yukarı devlet hastanesine yatırıyorlar beni, evden pijama filan getir dedi taksi ile hastaneye gitti.
Hastanede yatıyor babam , bende pazartesi günü maaşımı aldım, hastaneye gideceğim, aylığı anneme vereceğim lazım olur diye. Çünkü o zaman babam bağkurunu bazı sebeplerden dolayı ödeyemiyor, yani hastanede para ile yatıyor.
Günlerden de pazartesi, bizim buranın pazarı, gitmeden önce ağbimin sergisine doğru bir gideyim dedim, aylığım cüzdanımla birlikte çantada. Belediye durağında başında hacı takkesi, elinde pazar çantası olan beyaz sakallı yaşlı bir amca bana çarptı. Dönüp tersleyeceğim, çünkü sevmem öyle bir hareketi. Baktım yaşlı ağzımı açmadım. Birkaç adım attım baktım çanta ağzı açık baktım cüzdan yok, çarpıldım anlayacağınız. Başladım ağlamaya, hem ağlıyorum pazar yerinde, hem ağbimin yanına gidiyorum, gören tanıdık pazarcılar, ne oldu filan diyorlar birşey diyemiyorum. Ağbimin sergisine gittim, tezgahın arkasında hem ağladım hem anlattım. Tamam ağlama dedi seni çarpmışlar, ama ben 1 ay çalıştım o para için, şimdi ben anneme ne vericem filan salya sümük gidiyorum. Ağbim karakola gitti, içinde nüfus kağıdım filan var. Bildirdi cüzdanın çalındığını. Sergiye geldi bana maaşım kadar para verdi, hastaneye git maaşını almış gibi anneme ver, birşey de anlatma dedi. Hastaneye gittim babamı gördüm, annemi gördüm parayı verdim, olanları ne ağbim anlattı nede ben. Ertesi gün benim cüzdanı çarşıda çöp tenekesinde buluyorlar, ağbime ulaşmışlar, herşey yerinde ama para yok.
Babam taburcu oldu, işe başladı, işgüzarlardan biri babama olanları anlatmış. Babam eve geldi, yemekten sonra oturuyoruz, anlat bakayım cüzdanını nasıl çaldırdın dedi, mecbur anlattım, adamı da tarif ettim. Malum babamlar pazarda kimin yankesici, kimin gerçekten dilendiğini filan biliyorlar.
Bana takkesi nasıldı, düz renk mi dedi? yok baba desenli idi dedim. Adam ta muratlı şehrinden bizim buraya yankesiciliğe gelen biri imiş. Babam kim olduğunu anladı. Muratlıya da pazara giderdi, oradan da tanıyormuş, pazarda rastlayınca ona bizim kızı çarpmışsın şu tarihlerde belediye durağında, yazıklar olsun sana demiş, adam takkesini eline almış, önüne bakarak gitmiş.
Var mı sizinde böyle çarpılma hikayeleriniz?
Ah ne kadar üzücü bir olay bir o kadar da ilginç.. İnsan böyle bir durumda iliklerine kadar donuyor. Gelmiş geçmiş olsun her şey. 🙏
YanıtlaSilGeçmiş zaman, romanların hırsızlıklarını anlatırken aklıma geldi, yazayım dedim.
Silooo roman gibi valla...başınıza gelenler....o zor günleri tatlı bir dille anlatmışsınız...hep güzel anılarınız olmasını dilerim...sevgiler...
YanıtlaSilSağol güzelim, hepimizin güzel anıları olsun.
SilMaaş günü olacak iş mi? Kim bilir kimleri ne zor durumlarda bırakıyorlar. Geçmiş gün tabii ama yine de geçmiş olsun dilerim. Kaza da fena. İyi ki daha olumsuz bir durum oluşmamış.
YanıtlaSilEvet o gün için bayağı etkilenmiştim, ondan sonra daha dikkatli oldum...
SilGeçmiş gitmiş zaman o nedenle ben anlatıma bayıldığımı söyleyeceğim, Aziz Nesin öyküleri gibiydi vallahi, güldürdün, Rabbim de seni hep güldürsün:)
YanıtlaSil:)) beni mest ettin...
SilYankesicinin sonradan takkesi önünde gitmesi, vallahi o kısma pek güldüm. Üzüntünü de içimde hissettim ama ya insan nasıl ağlamasın bir aylık emeği... Hey gidi.
YanıtlaSildeğil mi dsen çalış kazan elalem yesin....
SilÇok can sıkıcı bir olay, insanın o kadar emek verdiği, beklediği para hoop havaya gidiyor, üstelik yapan kişi biliniyor, tanınıyor. Üzerinden geçmiş olsa da geçmiş olsun. :(
YanıtlaSilBen de üç kez çarpılmıştım; belediye otobüsünde, sokakta ve bir sergide.
İnsan bu şekilde parsını kaybedince bir lira bile olsa zoruna gidiyor. Bir aylık maaş ne demek. İnşallah bir daha böyle bir olay yaşamazsın.
YanıtlaSilAmin, hiç kimse yaşamasın..
Sil