OKUDUKLARIM 2023/21 YERYÜZÜNE DAYANABİLMEK İÇİN

27 Şubat 2023


 

 
Bu ayın ev sahibi benim, arkadaş belirlemişti bu kitabı keyifle okudum sinema ve festivaller ile ilgili bir kitaptı. 
Umarım sizde sıkılmadan okumuşsunuzdur.

 

 
 Neden yazılır? Dünya acılı olduğu için yazılır. Duygular taştığı için yazılır. İnsanın kendi zavallılığından sıyrılması çok güç bir işlemdir. Ama insan bir kez bu zavallılıktan sıyrılmayagörsün, o zaman yaşamı kendi egemenliği altına alabilir. İşte böylesi bir egemenliği bir iki kişiye daha anlatmak için yazı yazılır. (Ya da kendi kendine kanıtlamak için). Çünkü, insanın kişisel özgürlüğü, kendi dünyasına egemen olmasıyla başlar. Tezer Özlü'nün yurtdışındayken Türkiye'deki dergilere yazdığı, dünya edebiyatıyla, sinema ve tiyatroyla kurduğu ilişkiyi kendi edebiyatı içinden yorumladığı yazılardan oluşan Yeryüzüne Dayanabilmek İçin, yazarın iç dünyasını takip eden tutkun okurlar için yeni bir ışık sağlıyor. Çocukluğun Soğuk Geceleri ve Yaşamın Ucuna Yolculuk'un yazarından yine yaşamla ve ölümle hesaplaşan yazılar...
 
KİTAP HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİM;
 
 Tezer Özlü'nün Almanya’da yaşadığı yıllarda, 1980 sonrasında Türkiye'deki dergilere, çoğunlukla Milliyet Sanat dergisine gönderdiği yazılardan oluşan bir seçki bu eser. Kadınlarımız yazısını çok sevdim, aydın kadın rolünü ne de güzel anlatmış. Kafka, Cesare Pavese ile ilgili bölümler Tarkovski röportajını çok beğendim. 
İnsanın dostları neredeyse, vatanı da orası olur..
 
KİTAPTAN ALINTILAR;
 
Güzelliklerimiz, sanatla ilgilendiğimizde, sanatın içine girdiğimizde ortaya çıkar. Edebiyattan, resimden, heykelden, sinemadan -gerçekten sanatsallarsa- öğreneceklerimiz sonsuzdur. B u kahredici düzende bize mutluluk verenler de onları yaratanlar ve yapıtlardır.
******
Toplumun oluşumunda en çok bireyin varlığına önem veren bir bireyciyim.
******
Benim için en önemli dil Türkçedir.
******
Neden yazılır? Dünya acılı olduğu için yazılır. Duygular taştığı için yazılır. İnsanın kendi zavallılıktan sıyrılmaya görsün, o zaman yaşamı kendi egemenliği altına alabilir. İşte böylesi bir egemenliği bir iki kişiye daha anlatmak için yazı yazılır. (Ya da kendi kendine kanıtlamak için). Çünkü, insanın kişisel özgürlüğü, kendi dünyasına egemen olmasıyla başlar. Dünyasına egemen olan insan, acıları coşkuya, bunalım yaratmaya, sevgisizliği sürekli aşka dönüştürebilir.
******
Hiçbir zaman sakin olamamak, sanırım benim kaderim.
Italo Svevo (Zeno'nun bilinci romanından)
******
İnsanın konuşmak için konuşmadığını böylece öğrendim, 'bunu yaptım','şunu yaptım', 'yedim, içtim' demek için konuşmadığını, aksine kendi yaşam görüşünü geliştirmek, bu dünyada neler olup bittiğini kavramak için konuştuğunu.
Cesare Pavese ( yeni ay romanından)
******
İşte gidiyor, felaketlerin anası koşuyor ve tüm dünyayı kendisiyle birlikte eve götürmeye çalışıyor...
Ne garip, insan keşfetmeye görsün, nasıl da tüm dünyaya sahip olabiliyor.
Djuna Barnes (Gecenin Uzantısı romanından)
*****
Yaşamla ve ölümle hesaplaşmak için yazıyorum.
******
Yaşam insanın yaşantı aradığı değil, kendi kendini aradığı bir olgudur.
Cesare PAVESE
*****
Yeryüzünün hiçbir kentinin adı bir yazardan sonra anılamaz.
******
Mektup yazmak, insanın kendisini merakla bekleyen hayaletlere açması demektir. Yazıyla verilen öpüşmeler, hiçbir zaman yerini bulmaz, yolda hayaletler tarafından emilip bitirilir.
Kafka
******
Yalnızlık bana hiçbir an eksilmeyen bir güç veriyor.
******
Günlükler bir yazarın kendi kendiyle konuşmasıdır.
******
Bir yazarı, ancak o yazarın kendi sözcükleriyle okumak gerek. O sözcükler her şeyi içeriyor.
******
Aşık oldukça güzelleşecek, gençleşeceksin.
*****
Onun için kent önemli değildi. Önemli olan insandı. İnsanın sömürülmeden insanca yaşaması, herkesin akıl ve yeteneklerinin yerini bulmasıydı.
******
Söylemek kolay, oysa eylem güç.
******
En büyük dileğim, insanın sorumluluk taşıması ve akıntıya karşı yüzmeyi de bilmesi.
******
İnsanlara üç çağrım var. Her bireyi insanlığa ihanet etmemeye çağırıyorum. Bugünün insanının üç uzvuna gereksinimi var:
1) Akıl için kafaya
2) Duygu için yüreğe
3) Omurgaya: B u da kimse önünde sürünmemek için.
******
Yaşam ve varoluş, birbirinden kesinlikle ayrılan iki olgudur. İnsan kendi deliliği üzerinde ısrar etmelidir. Çünkü yaşam, ancak henüz erişilmemiş, henüz denenmemişse varabilmek için sınırların zorlanmasıyla sanata varma çabasında "varoluş"a dönüşür.
******
İnsana inanıyorsak, her insana inanmalıyız.
******
Düşünce özgürlüğüne kavuşturulmamış bir ülkenin kadını olarak, türk kadınının sınıfsal çelişkisi konusunda söz söylemek oldukça güç. Çünkü, bugünün Türkiyesi hem çok sınıflı bir toplum, hem de 5. Yüzyıldan 20. Yüzyıla kadar onbeş yüz yılı birarada yaşayan bir toplumdur. Ayrıca batı dünyası kapsamı içinde düşünülen; askeri, siyasal ve ekonomik yönden batıya bağımlı.... Ama bir islam ülkesidir. Bu durum da halkı başka başka çelişkilerle karşı karşıya getirmektedir.
******
Türkiye'de emekçi sınıfların mücadelesi, bu sınıf insanlarının kadın, erkek, çocuk yani tüm bireyleriyle bilinçlenip, belli bir kültür düzeyine erişmesi ile gerçekleşecektir. İşte ancak bu gerçekleştiği an, kadının sorunlarına da çözümler bulunabilecektir. Burada da en büyük görev, gene aydın insana, aydın kadına düşmektedir. Bugünün çağdaş dünyasında bilinçsiz bir kurtuluş yoktur. Bilinçsizce sınıf atlamak, insana hiçbir çözüm getirmez. İnsan, hem toplumsal yaşamı, hem iş hayatı, hem kendi iç dünyası hem özyaşamı için bilinçlenmek zorundadır. Hiçbir toplumsal sınıfın insanı, bilinçsiz ve kendi sınıfından soyutlanarak (yani ayrılarak) sınıf atlamaya çabalayıp bir çözüme ulaşamaz.
******
Yaşam, Şöyle bir yaşanıp geçmek için varolmak değildir. Aksine insanları, en insancıl yaşamlara ulaştırmanın mücadelesinin verildiği bir olgudur. Bilinçsiz bir yaşam, insan yaşamı değildir. Bir anlamda aileyi yöneten, çocuklarını yetiştiren kadınlar da olduğuna göre, aydın Türk kadınının en büyük görevi, diğer kadınları bilinçlendirmek olmalıdır.
******
Sanat bir işçiliktir.
*****
İşç,i için hiçbir şey yeterince güç değildir.
Brecht
******
Her insan, en büyük çelişkileri kavrayacak yaratılıştadır.
*****
İnsanın çocukken algıladıkları, daha sonraki yaratmasının temelini oluşturuyor. İnsan kökü ile birlikte yaşıyor. Kökünden kesilip atılsa ne korkunç olur.
******
Sinemada ışıklar söndümü, düş başlar. Bilinçaltı harekete geçer.
******
Emek emektir! Almanın emeği de emektir, Türk'ün de Hollandalının da!
******
Sanat sanattır, izlemek gerekir.
******
Yapımcı, yönetmeni kendi kendini yinelemeye iter.
******
Halkımız televizyon izliyori ama sinemaya gitmiyor. Sinema kültürümüz televizyonda gelişiyor.
******
Biz yaşamayı gereksinim sayan insanlardanız.
******
Okumak ve insanın okuduğunu kendi kendine işleyiş geleneği ortadan kalkarsa, yayın ve basımevleri bilançolarının tehlikye girmesi bir yana, çok daha önemli tehlikelerle karşı karşıya gelmiş oluruz.
******
Herkez okuma hakkına sahiptir.
Kitap eğitim için kaçınılmaz bir gereksinimdir.
Toplum, yazarların yaratıcılığını destekleyecek ön koşulları yaratmakla sorumludur.
Kitap basımı ve yayınevleri olmadan ulusal gelişme düşünülemez.
Kitapçılar ve kütüphaneler, hem yayıncı hem de okurun gereksinimlerini yerine getirmek zorundadır.
Uluslararası kitap alışverişi temel bir gereksinimdir.
Kitap, uluslararası anlayış ve barış içinde birarada yaşamayı sağlayan, bu açıdan da desteklenmesi gereken olgulardır.
******
Yaşam düştür, düş yaşamdır.
******
Sanatın özgürlüğü ülkemizde anayasa ile saptanmıştır. Sanatçıya verilen bu temel hak, hepimizi bağlamaktadır. Politikacılar, sanat ve sanatçıya özgür ortam sağlamakla sorumludur. Ancak böylelikle iki taraflı bir hoşgörü ve çeşitli düşüncelerin tartışıldığı bir ortam yaratmak mümkündür. Bir halkın yaratma gücü ve hoşgörüsü, ancak sanatın yayılabilmesi ve düşünce zenginliği doğrultusunda gerçekleşir. Çağımızı ve çevremizi kavramamızda en büyük etken çağdaş sanattır. Kültür, insanın yaşam düzeyini belirleyen en önemli öğedir.
******
Yaşanılacak bir yaşam vardır. Üzerine binilip dolaşılacak bisikletler vardır. Yürünecek yaya kaldırımları ve tadına varılacak günbatımları vardır.
Cesare PAVESE
******
Neşeli insanlar beni yanıltır, onlara hiç tahammülüm yok. Ancak hiçbir pürüzü olmayan ruhlar neşeli olabilir, Çocuklar ya da çok yaşlılar. Ama neşeli insanlar hiç de bu nitelikte değil. Kanımca neşe, insanın ancak çevresini, içinde yaşadığımız koşulları kavrayamamasından kaynaklanıyor.
Tarkovski
******
Kadına, kendine özgü bir iç dünya sunmak çok güç, bunu yapmak da istemiyorum. Kadının bir iç dünyası var, ama kanımca kadının iç dünyası, birlikte yaşadığı erkeğe sıkı sıkıya bağlı. Bence kadının yalnız olması hiç de doğal bir durum değil.
Yalnız bir erkek, yalnız olmayan erkekten daha doğal.
Sevgi öylesine bütün bir duygudur ki, bir kez daha yinelenmesi olanaksızdır. Ne durumda olursa olsun, olanaksızdır. Kadın, bu duyguyu yineleyebiliyorsa, o zaman sevgi onun için  anlamsız demektir.
İnsanın yargıya varabileceği en zor olgu kendisidir. Kendi dünyasını koruyabilme çabası gösteren kadınlara şaşıyorum. Bence kadın olmanın anlamı, kadınsal sevginin yeteneği, onun özverisinde yatar. Kadının büyüklüğü de bu.
Ben, insanın hem sevebileceği hem de aynı zamanda kendi iç dünyasını koruyabileceği kanısındayım. Ve korumak zorundayım da. Kadın, kendi yolunu erkeğin yolu olarak seçerse, kaybeder. Elleri boş kalır. Bu eski, çok eski bir tuzak.
Güç kullanarak sevgi kazanılmaz.
Sevgi olmazsa, hiçbir şey olmuyor demektir....
İnsan yavaş yavaş ölüme gidiyor demektir.
Kadının iç dünyası, erkeğin iç dünyasından çok başka.
Bireyin özgürlüğü, ülkesinin özgürlükçülüğüne bağlı değil, kendi seçimine bağlıdır.İnsanların gerçekleştiremedikleri yaşam özlemlerini başkalarının suçu gibi görmeleri beni her zaman öfkelendirir. Bağımsız olmadığını söyleyen kişilere öylesine öfkeleniyorum ki. Bağımsızlığı istiyorsan, bağımsız ol. Seni engelleyen kim? Mutlu olmak istiyorsan. Ama mutsuzsan, mutlu ol.
Erkek yargıları dünyaya egemen olduğu sürece, kadın konumunu bulamayacak.
Gerçekten seven kadın, sevgisini bir erkekte toplamaz, tüm dünyaya dağıtır.
Yeryüzü sonsuz.Kanımca insanın varoluş amacı, bilip tanımakta yatmıyor. Bu insanın entelektüel görevi. Ama temel sorunu değil. Varolmanın temel sorunu, yaşamın anlamını kavrayarak yaşamakta. Örneğin atomun bölünmesiyle yeni bir enerji kaynağı buluyoruz ve bu enerjiden nasıl yararlanıyoruz?... Atom bombası yapıyoruz, intihar silahı. Söylemek istediğim, buluşları olumlu yönde kullanma yeteneğinden yoksunuz. Bunun da nedeni, insanın niçin yaşadığını bilmemesi. Bilim adamı, yaşamının anlamını, buluşları gerçekleştirmekte görüyor. Bu, gerçeğe pragmatik bir yaklaşımdır. Sanatçı, sanat yapıtları gerçekleştirmek için yaşıyor. Herkes üzerine düşen görevle yaşıyor, bir görevin parçalarıyla ve eşitsizliği algılıyor, birbirine gıpta ediyor. Oysa, her insan, yaşamının anlamını kavrayıp, buna göre yaşamalı. Bu doğrultuda herkesin hakkı var ve herkes eşit haklara sahip.
Yaşamın anlamını keşfedemezsek, onu-bunu kurcalamaya başlayıp sorunlar yaratırız. Bu sorunlar, yaşamın anlamını kavrarsak, hiç bir zaman ortaya çıkmayacak.
İki kavram uyumsuzluk içinde: Maddesel ve ussal gelişim. Bu, insanın kendisini doğaya ve diğer insanlara karşı korumaya karaer vermesiyle başlamış. Toplumumuz, bu yanlış temek üzerine kurulu. İnsanlar birbirleriyle bir sevgi, dostluk, düşünce alışverişi dürtüsüyle ilişki kurmuyor, tabii yaşamını sürdürebilmek için.
******
Ne olursa olsun, insan yeryüzüne, düşünsel, açıdan kendi kendini inşa etmek için geldiğini, içindeki kötülüğü yenmesi gerektiğini, bencillikten kaynaklanan 'kötülük' dediğimiz duyguyu yenmesi gerektiğini kavramak zorundadır. Bencillik, insanın kendi kendini sevmediğinin belirtisidir, kendi kendini kavramadığının ve sevgi kavramını yanlış anladığının kanıtıdır. Tüm kavram ve olguların deformasyonu burada yatar.
Gerçek sorumluluğunu kavramış bir insanın, temel sorunları yoktur. Yaşamın anlamını bilerek, yeryüzünde yaşama karşı görevimizi yerine getirerek, yaşamak istiyoruz. Ama çoğunlukla başaramıyoruz. Henüz yeterince güçlü değiliz. Bu yolu seçmek ve bu yolda yürümek önemli. Bu temel sorunumuz çözümlenmedikçe, peşimizi bırakmayacaktır. Acı olan, günümüz uygarlığının çıkmazıdır. Toplumu akılsal düzeyde geliştirebilmek için zaman gerek. Oysa zamanımız yok. İnsanın geliştirdiği teknik, artık kendi düğmeleriyle çalışıyor. İnsanlar ve politikacılar, kendi yarattıkları sistemin tutsağı oldular. Onları bilgisayarlar yönetiyor. Bilgisayarı devreden çıkarabilmek için kafaca çaba harcamak gerek. Bunun için de yeterli zaman yok. Tek umut, insanın bilgisayarı devreden çıkaracağı an, kafaca aydınlanmasında.
Tarkovski
******
Acıların güce dönüşmesi gerekir.
******
Şiiri şiir yapan ritimdir.
******
Edebiyat uluslararası bir dildir, ulusları bağlar.
******
Ben bir kenti, o kentteki kitapçı dükkanlarına göre değerlendirim.
*****
Şunu öğrenmelisin: Sen hiçbir işe yaramaz değilsin! Seni senden çalan toplumdur.
*****
Kültür bir şeye cesaret edebilme sorunudur. Okumaya cesaret edebilme, bir görüşe inanmaya cesaret edebilme, görüşlerini açıklayabilme cesaretidir.
******
Güç ve korku her zaman yan yanadır.
******
İnsanın anadilini yitirmesi, merkez kişiliğinin yıkılması demektir. 
******
Kültür, insanlığın uğraşının üstyapısı değil temelidir.
******
Her birey karşısında toplumun ortak sorumluluğu vardır.
*****
Eleştirmekten, değiştirmek istemekten vazgeçmek, insanın kendisinden vazgeçmesi demektir.
******



 
 

11 yorum:

  1. O kadar severim ve kendime yakın bulurum ki Tezer Özlü'yü.... Biraz depresif ruh hali vardır yazarın, ama olsun o cümleler o bakış açısı başka türlü ortaya çıkamaz ki ..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlk okuduğum kitabı bu umarım diğerlerinide okurum.

      Sil
  2. Henğz bitiremedim ya kısmetse bu akşam bitireceğim. :)

    YanıtlaSil
  3. Kitap hakkında verdiğiniz bilgiler için teşekkürler

    YanıtlaSil
  4. Merhaba Özlemcim. İlk önce Tezer Özlü ile beni tanıştırdığın için teşekkür etmek istedim sana. Ne zamandır niyetimde idi, vesile oldun.
    Ayın son günü ben de yazıyı yetiştirdim. Nice keyifli okumalarımız olsun inşallah birlikte.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba yazarı bende ilk defa okuyorum. Senin yazdıklarını da okudum. Keyifli okumalar

      Sil
  5. Tekrar okunması gereken bazı yazarlar olabiliyor..

    YanıtlaSil
  6. by yazar edebiyatımızda en sevdiğim bikaç yazardan biri :)

    YanıtlaSil