OKUDUKLARIM 70 EDİRNE KIRMIZISI

29 Ekim 2021

 

 
”İşte o gelincik kırmızısıyla bezeli dağlar benim dağlarım! O renk benim rengim! Ben o kırmızı rengin kendisiyim! O renk annem, babam, ablam, memleketim, dilim, şarkılarım ve her şeyim... Gözlerimden ve yüreğimden söküp alınamayan her şeyim... Şimdi hatunlar nasıl yaparsınız bilmem ama bu kumaşları ve bu kırmızıyı istiyorum. Şehzademin kırkıncı gün şenliklerinde sadece benim odam değil bütün saray, hatta bütün Edirne bu renkle süslensin! Yedi iklim dört bucaktan gelenler bu kırmızıya meftun olsunlar! Cümle tüccarlar bu rengin peşine düşüp akın akın Edirne'ye gelsinler. Ola ki bir gün...” ”Nedense bu şehrin insanlara farklı bir güç kattığını düşünmeye başlamıştı. Burada doğup büyüyen Fatih Sultan Mehmet, henüz yirmi iki yaşında Konstantinopolis gibi kalın surlarla çevrili bir şehri fethedip koskoca Doğu Roma İmparatorluğu'na son vermişti. Binlerce yıldır şehrin aşılamayan kalelerini, Edirne'nin Tophane Bayırı'nda döktürdüğü devasa büyüklükteki toplarla delik deşik etmişti. İstanbul'daki dünya harikası Ayasofya'dan daha muhteşem bir mabet olan Selimiye Camisi'ni, Mimar Sinan doksan yaşından sonra Edirne’de yapmıştı. Bu şehir Osmanlı'nın mucize yaratan insanlarının şehri gibiydi. Buranın toprağı mucizelere gebeydi. İşte son mucize de bu Edirne kırmızısıydı.” On yedinci yüzyılın sonlarına doğru Edirne'deyiz. Saraylarıyla, kasırlarıyla, camileriyle köprüleriyle kozmopolit bir dünya şehrinde! Osmanlı İmparatorluğu'nun başkentinde! Yabancı tüccarların, elçilerin, asilzadelerin, sanatçıların ve gezginlerin uğrak noktası! Ve de casusların... On sekizinci yüzyılda dünyanın casuslar göndererek peşinden koştuğu Edirne Kırmızısı ile yapılan kumaş boyama ve baskısı Avrupa'nın en önemli erken endüstri kollarından birisiydi. Son romanı Edirne Kırmızısı'nda Sabriye Cemboluk, geçmişte gerçekten yaşamış karakterleri ve yaşanmış olayları, edebi kurguyla tarihin akışını değiştirerek temsili gerçeklikte bir araya getiriyor.
 
KİTAP HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİM;
Çok güzel bir kitaptı, öyle akıcıydı ki, çabucak okuyuverdim. İlk defa okuduğum bir yazar, sonra diğer kitaplarını okuyabilirim.
 
KİTAPTAN ALINTILAR;
 
"Bir kap altından da yapılmış olsa içindeki şey kadar değerlidir. Boş güzellik işe yaramaz. Akıllı olun, aklınızı kullanın kızlarım..."
*****
İnsan vasiyet eder, hayal kurar, plan yapar ama ne kadarının gerçekleşeceğini hiç bir zaman bilemezmiş. İnsanlar plan yapar, kader köşede gülermiş. Her insanın, her canlının hayat çizgisini doğumdan önce belirleyen bir yüce kuvvet olduğunu yıllarca nasıl da unutmuştu. Bazen vazgeçmek ve kadere teslim olmak gerekmez miydi? Kader, kısmet...
*****
Hep öyle değil midir? Zaten çaresizlikten öfkelenir ve kendimize itiraf edemediğimiz şeylerin yerine bahanelere sığınmaz mıyız ?   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder