Yıllar önce oğlunu, ardından eşini kaybetmiş Saba ile yakın bir ilçede askerliğini yapan ünlü yazar Engin'in yolu bir gün mezarlıkta kesişir. Saba'yı ilk gördüğü anda yeni romanının kahramanı yapmayı kafasına koyan Engin, onu tekrar görmek ümidiyle her hafta sonu mezarlığa gitmeye başlar. Yaşadığı acıların ardından, kendini dış dünyaya kapatmış olan Saba, Engin'in bu niyetinden habersiz, tanımlayamadığı bir hisle ona tüm hayatının düğüm düğüm olmuş gizlerini anlatmaya başlar. Engin'le konuşmak bir terapidir Saba için. Anlattıkça içindeki zehri boşaltır ve farkında bile olmadan yeniden soluk almaya başlar.
Kader onlara, hiç beklemedikleri ve belki de hiç istemedikleri bir senaryo hazırlamaktadır. Birlikte geçirebildikleri hafta sonları, adlandıramadıkları bir bağ oluşturur aralarında. Birbirlerine hep belli bir mesafede kalmalarının nedeni, kocasına hâlâ âşık olduğunu söyleyen Saba'nın araya ördüğü bir duvar gibi görünse de aslında sık sık ziyaretine gelen kocası Kerem'in canını yakan tehditleridir.
Beni çok derinden etkileyen bir kitap oldu. Çok beğendim bir solukta bitirdim.
Bir insanın hayatından daha kıymetli nesi olur derlerse hiç düşünmeden yavrusu derim. Bir annenin gözünde çocuğu dünyanın en güzel çocuğu, burnuna çektiğin kokusu cennet kokusu, ağlarken bile sesi evrenin en güzel nağmesi diye yemin edebilirim.
*****
Kelimelere dökülememiş şeyleri en yalansız olarak gözler söyler.
*****
Acı sen onu yaşatmaya devam ettiğin sürece devam eder.Elbette nefes aldığın sürece kanayan yaranı unutamazsın ama onunla yaşamayı öğrenmelisin.
*****
Geçmişi bu kadar düşünmek, geleceği karartmaktan ve harcamaktan başka bir işe yaramaz.
*****
Dünya hayatı, beden giydirilmiş ruhların sınandığı bir mekan; geçici bir yer.
*****
Aşığınım yanında olmasam da,
Aşığınım sana dokunamasam da,
Ölene dek aşığınım...
Konusu güzelmiş, salgın geçtikten sonra satın alabiliriz.
YanıtlaSilumarım sizde okurken beğenirsiniz.
Sil